|
 |
» Ceza Hukuku Dogmatiği Hermeneutik Bir Etkinlik mi? |
“CEZA HUKUKU DOGMATİĞİ HERMENEUTİK BİR ETKİNLİK Mİ?”
ZOR BİR SORUYA CEVAP BULMA ÇABASI - I
I
Hukuku inceleme konusu yapan ve “hukuk bilimleri” çatısı altında toplanan birçok münferit disiplin mevcuttur. Bu disiplinlere hukuk felsefesi, hukuk sosyolojisi, hukuk tarihi, karşılaştırmalı hukuk örnek olarak gösterilebilir. Hukuk dogmatiği de anılan disiplinler arasında sayılmakla birlikte diğerlerine göre özellikli bir konuma sahiptir. Bu özellikli konum; hukuk dogmatiğinin, hukukun teorik/kuramsal boyutu ile uygulama boyutu arasındaki mutlak ilişkinin bağlantı noktasını teşkil etmesinden kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan hukuka dair disiplinlerin bütünlüğü içerisinde hukuk dogmatiğini kendine özgü bir kesişim disiplini (=Querschnitsdiziplin) olarak ifade etmek de mümkün olabilir. Zira hukuk dogmatiği hem teorik/kuramsal hem de uygulamaya yönelik birtakım fonksiyonlara sahiptir. Bu yönüyle hukuk dogmatiği, özellikle 19. yüzyılın sonlarında hukukun bilimselliğini temsil etmek bakımından bariz bir şekilde ön plana çıkmış ve hatta 20. yüzyılda kimi temel hukuk disiplinleriyle hukuk dogmatiği arasında sıkı/yoğun bir organik bir ilişki kurulduğu görülmüştür. Sırf bu iki özelliği ile dahi hukuk dogmatiğinin ne denli önemli bir disiplin olduğu ifade edilebilir.
II
Hukuk bilimleri çatısı altında münferit bir disiplin olarak nitelendirilen hukuk dogmatiği, aynı zamanda birçok görünüme sahip olması dolayısıyla bir çatı disiplin özelliği göstermektedir. Zira bugün hukuk dogmatiği denildiğinde; hukukta alan dogmatiklerinin, kendi alanlarına özgü yapılar/unsurlar dışarıda tutulduğunda geriye kalan ve her alan dogmatiği için geçerli kabul edilebilecek esaslar bütünü akla gelmektedir. Söz konusu alan dogmatiklerinden biri ve hatta önde geleni de ceza hukuku dogmatiğidir. O halde genel bir çerçeve olarak ceza hukuku dogmatiği, hukuk dogmatiğinin ceza hukuku alanındaki spesifik bir görünümü olarak kabul edilebilir. Bu nedenle ceza hukuku dogmatiğinden ne anlaşılması gerektiğini kavrayabilmek için öncelikle hukuk dogmatiğinden ne anlaşılması gerektiğini ortaya koymak isabetli olacaktır.
Hukuk dogmatiği; pozitif hukuk kurallarının uygulanabilirliğini sağlamak amacıyla belli bir sistematik dâhilinde ve bir takım ön kabullere dayalı olarak gerçekleştirilen bir açıklama, yorumlama ve sonuç çıkarma etkinliğidir. Bu tanımdan hareketle ilk olarak üzerinde durulması gereken husus, hukuk dogmatiğinin bir etkinlik oluşudur. Dilimizde dogmatik sözcüğünün anlamlarını, sözcüğün iki türü üzerinden somutlaştırmak mümkündür. Birincisi bir tutumu niteleyen ön ad olarak dogmatik, bir diğeri ise bir etkinliğin adı olarak dogmatiktir. Dilbilgisi açısından hukuk dogmatiğindeki “dogmatik”in bir ad olduğu anlaşılmakla birlikte bu tespit tek başına yeterli değildir. Dogmatiğin bir etkinliğin adı olduğu ise, tarihsel açıdan hukuk dogmatiğinin öncülü olan teolojik dogmatiği göz önünde bulundurunca ortaya çıkmaktadır. Burada önemli bulduğumuz bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz. Hem hukuk dogmatiğinde hem de teolojik dogmatikte bir otorite kaynağına ihtiyaç vardır. Teolojik dogmatik açısından bu otorite kaynağı Tanrı iken hukuk dogmatiği açısından yasa koyucudur. Dolayısıyla bu iki etkinlik alanının temel farklılığı otorite kaynağından doğmaktadır. Ancak söz konusu farklılık gerek hukuk dogmatiği gerekse teolojik dogmatiğin amaç ve yöntem bakımından bir paralellik içinde olmadıkları sonucunu doğurmaz. Bu nedenle bir etkinlik olarak hukuk dogmatiğinin esasını kavramak bakımından, daha eski bir geleneğe sahip olan teolojik dogmatiğin yöntem ve tecrübelerinin göz önünde bulundurulmasının isabetli olacağı kanaatindeyiz.
Bir etkinlik olarak hukuk dogmatiğinin bir diğer özelliği de pozitif hukuka yönelmiş olmasıdır. Bu yönelim aynı zamanda pozitif hukuk kurallarına bir yönelim olarak da kabul edilebilir. Zira hukuk dogmatiğinden söz edebilmek için pozitif bir hukuk kuralının varlığı şarttır. Bu bakımdan Kaufmann’ın da işaret ettiği gibi hukuk dogmatiği hukukun aslında ne olduğu, hukuk bilgisinin mümkün olup olmadığı, mümkünse hangi koşullarda mümkün olduğu gibi sorunlarla ilgilenmemektedir. Zira hukuk dogmatiği yürürlükteki hukuk sistemini değiştirme veya dönüştürme iddiası taşımamaktadır. Dolayısıyla hukuk dogmatiği çerçevesinde eleştirel bir söylem dahi yürürlükteki hukuk sistemine içkin bir şekilde temellendirilmektedir.
Hukuk dogmatiğinde pozitif hukuk kurallarını irdelenirken belli bir takım ön kabuller gözetilmektedir. Dogmatikte belli bir takım ön kabullerin gözetilmesi, yukarıda da ifade edildiği gibi dogmatikle ilişkisi bakımından hukukun öncülü kabul edilen teoloji ve felsefe ile karşılaştırıldığında ortak bir özelliktir. Söz konusu ön kabuller, bir etkinlik olarak hukuk dogmatiğinin sınırlarını belirlemek bakımından son derece önemlidir. Hukuk dogmatiği bu ilkelerin meşruiyet sorgulamasını yapmaz ya da başka bir ifadeyle bu sorgulama hukuk dogmatiğinin konusunu teşkil etmez.
III
Hukuk dogmatiğinin temel hedefi, pozitif hukuk kurallarını uygulanabilir hale getirmektir. Bir hukuk kuralının uygulanabilirliği de öncelikle o hukuk kuralından ne anlaşılması gerektiğinin ortaya konulmasına bağlı olduğu düşünülecek olursa, hukuk dogmatiği ile pozitif hukuk kuralları arasındaki ilişkinin nitelik itibariyle semantik bir ilişki olduğunu da söylemek mümkündür. Bu tespiti kısaca şu şekilde açmak mümkündür: Her hukuk kuralı öncelikle gündelik (doğal) dilin olanaklarıyla, yani sözcük ve/veya işaretlerle kurulmuş bir ifadelendirmeden ibarettir. Bu dilsel ifadelendirmenin hukuk kuralı haline gelmesi, biri biçimsel diğeri içeriksel olmak üzere iki koşulla mümkün olur. Biçimsel koşul, söz konusu dilsel ifadelendirmenin bir kural koyucu tarafından bağlayıcı olarak yapılması, içeriksel koşul ise bu ifadelendirmeyi oluşturan sözcük ve/veya işaretlerin yapay bir dil olarak hukuk diline özgü anlam içerikleriyle yüklenmesidir.
Bu bakış açısıyla hukuk dogmatiğinin, gündelik (doğal) dilde kurulmuş bir ifadelendirmeyi yapay bir dil olan hukuk dilinde bir kurala dönüştüren içeriksel koşulu sağladığı söylenebilir. Dolayısıyla hukuk dogmatiği ile yapılan şey esasında bir tür hukuksal anlam inşasıdır. Hukuksal anlam inşası da söz konusu inşanın zeminini oluşturan hukuksal ifadelendirmenin yorumlanması, açıklanması ve bu ifadelendirmeden hareketle birtakım sonuçların çıkarılmasıyla gerçekleştirilir. Bu nedenle hukuk dogmatiğinin, nihayetinde hermeneutik bir etkinlik olduğu kabul edilebilir.
Hukuk dogmatiğinden ne anlaşılması gerektiğine ilişkin olarak çizilmeye çalışılan bu genel çerçeve, hukuk dogmatiğinin spesifik bir görünüm olan ceza hukuku dogmatiği için de geçerlilik arz etmektedir. Bu nedenle hukuk dogmatiği için değinilen her bir tanım unsurunu ayrıca ceza hukuku dogmatiği için de ele almanın gereksiz olacağı kanaatindeyiz. Ancak ceza hukuku dogmatiğini bir görünüm olarak spesifik kıldığını düşündüğümüz en önemli hususu işaret etmeliyiz. Ceza hukuku dogmatiğinin yöneldiği, uygulanabilir kılmayı amaçladığı pozitif ceza hukuku kuralları bakımından gözetilen en temel ön kabul suçta ve ceza kanunilik ilkesidir. Bu bakımdan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin hem ceza hukuku dogmatiğinin karakterini yansıttığı hem de hermeneutik bir etkinlik olarak sınırını teşkil ettiği kabul edilebilir. Bununla birlikte ceza hukuku dogmatiğinin hermeneutik bir etkinlik olarak nitelendirilmesine özel bir önem atfettiğimizi bir kez daha yinelemeliyiz. Şu anda “ceza hukuku dogmatiği hermeneutik bir etkinliktir.” demiş olduk ama esasında daha bir şey söylemedik. Zor olan bu iddiamızı temellendirmek, ceza hukuku dogmatiği ile hermeneutik arasındaki ilişkiyi daha sıkı bir şekilde kurmak. Bunun için ikinci bir yazıya ihtiyacımız var…
Alexy hukuk dogmatiğinin en az altı fonksiyonu/işlevi olduğunu ifade etmiştir: Bunlar istikrar işlevi, gelişim işlevi, ispat yükünü azaltma işlevi, teknik işlev, kontrol işlevi ve buluşsal işlevdir (Ertuğrul Uzun, Akıl Tutkunu Hukuk, A. Peczenik’in Hukukî Atgümantasyon Teorisi Üzerine Bir İnceleme, XII Levha Yayınları, İstanbul, 2010, s. 95). Bunun dışında Rüthers de hukuk dogmatiğinin hukuk uygulamasına yönelik olarak bir takım işlevlere sahip olduğunu ifade etmiştir. Bu işlevler; düzenleme ve sistematize etme işlevi, istikrar işlevi, ayıklama işlevi, dışarıda bırakma/reddetme (=Negation) işlevi, eleştiri ve geliştirme işlevidir (Bernd Rüthers, Rechtsdogmatik und Rechtspolitikunter dem Einfluß des Richterrechts, Rechtspolitisches Forum Nr:15, Institut für Rechtspolitik an der Universitæt Trier, Trier, 2003, s. 27 vd (29).
Örneğin Günther Jahr hukuk teorisinin içinde hukuk dogmatiğinin meta teorisini görmekte, bununla birlikte hukuk teorisinin konusunu hukuk dogmatiğinin yönteminin oluşturduğunu ifade etmektedir (aktaran Larenz/Canaris, s. 13 – 14.). Bu tür ilişkilendirmeler de ister istemez hukuk dogmatiğinin fonksiyonunu hem teorik bağlamda hem de uygulama bağlamında inceleme konusu haline getirmiştir. Özellikle bir sistem teorisyeni olarak Niklas Luhmann’ın hukuk dogmatiğinin fonksiyonu ile yoğun bir şekilde ilgilendiği bilinmektedir. Luhmann hukuk dogmatiğinin fonksiyonunu hukukun gerçekleştirilmesi süreci içinde, dolayısıyla toplumsal bağlamda ele almıştır. Luhmann hukuk dogmatiğinin fonksiyonunu toplumun bir alt sistemi (=Teilsystem) olarak hukuk sisteminin içinde sorgulamıştır (Larenz/Canaris, s. 51). Bu çerçevede hukuk dogmatiğini, hukuk kurallarını her tek somut vakaya uygulanabilir kılan koşulların kontrolü ile karakterize etmektedir (Niklas Luhmann, “Gerechtigkeit in den Rechtsystemen der modernen Gesellschaft”. Aufdiffenzierung des Rechts - Beitrage zur Rechtssoziologie und Rechtstheorie, 2. Aufl., Suhrkamp Verlag, Frankfurt am Main, 1999, s. 396). Bu da Luhmann’ın hukuk dogmatiğinde kavramsal – sınıflandırıcı düşünceyi ön plana çıkardığı şeklinde yorumlanmıştır (Larenz/Canaris, s. 54). Hukuk dogmatiğinin fonksiyonu ile ilgilenen bir başka düşünür de Robert Alexy’dir. Alexy, en dar anlamıyla bu kavramın üc faaliyete karşılık geldiğini belirtir. Bunlar; yürürlükte olan hukukun tasvir edilmesi, yürürlükte olan hukukun kavramsal - sistematik analize tabi kılınması ve hukuki sorunlara uygun çözümler hakkında önerilerde bulunma (Uzun, Akıl Tutkunu Hukuk, s. 94).
|
|
|
|
|