• Çar. Eki 30th, 2024

CezaHukuku.Org

Ceza Hukukunun İnternet Adresi

Hayvanları Koruma Kanunu’nda Yapılan Önemli Değişiklikler ile İlgili Kamu Görevlilerinin Yetki ve Sorumlulukları

ByMuhammed Demirel

Tem 31, 2024

Sahipsiz hayvanlara yönelik düzenlemeler içeren “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek kanunlaştı. Peki bu Kanun kapsamında hangi önemli değişikliler getirilmektedir, ilgili kamu görevlileri açısından hangi yetki ve yükümlülükler öngörülmektedir? Bu çalışmada kısaca bu hususlar üzerine değinilecektir.

1. a. Hayvanları Koruma Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1’inci maddesine, “Kanunun amacı” ibaresinden sonra gelmek üzere “insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla” ibaresi eklenmiştir:

Değişiklik Öncesi MaddeDeğişiklik Sonrası Madde
Amaç
Madde 1- Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.
Amaç
Madde 1- Bu Kanunun amacı; insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.

Böylelikle kanunun hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlama yönündeki amacı, insan, hayvan ve çevre sağlığının gözetilmesi şartına bağlı tutulmuş, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun (Veteriner Hizmetleri Kanunu) amacı ile uyum sağlanmıştır. Nitekim Veteriner Hizmetleri Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1’inci maddesinde, kanunun amacının gıda ve yem güvenilirliğini, halk sağlığı, bitki ve hayvan sağlığı ile hayvan ıslahı ve refahını, tüketici menfaatleri ile çevrenin korunması da dikkate alınarak korumak ve sağlamak olduğu belirtilmiştir. Dikkat edilecek olursa Veteriner Hizmetleri Kanunu’nun amacı kapsamında halk sağlığı, yani insanların sağlığı, can ve beden güvenliği, bitki ve hayvan sağlığı ile hayvan ıslahı ve refahından öncedir. Dolayısıyla Hayvanları Koruma Kanunu’nun amaç maddesine, “insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla” ibaresinin eklenmesi suretiyle Kanun’un değişiklik sonrası hali, Veteriner Hizmetleri Kanunu’nun amaç maddesiyle uyumlu hale getirilmiştir.

2. a. Hayvanları Koruma Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3’üncü maddesinde yer alan, “sahipsiz hayvan” tanımı değiştirilmiş, bunun yanında “kontrollü hayvan” tanımı, “sahipli hayvan” şeklinde küçük bir değişiklikle yeniden yapılmış, nihayet “hayvan bakımevileri” tanımına önemli bir ekleme yapılmıştır:

Değişiklik Öncesi MaddeDeğişiklik Sonrası Madde
Tanımlar
Madde 3- Bu Kanunda geçen terimlerden;

… f) Sahipsiz hayvan: Barınacak yeri olmayan veya sahibinin ya da koruyucusunun ev ve arazisinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahip veya koruyucunun kontrolü ya da doğrudan denetimi altında bulunmayan evcil hayvanları,

… j) Kontrollü hayvan: Bir kişi, kuruluş, kurum ya da tüzel kişilik tarafından sahiplenilen, bakımı, aşıları, periyodik sağlık kontrolleri yapılan işaretlenmiş kayıt altındaki ev (…) hayvanlarını, …

k) Hayvan bakımevi: Bakanlıktan izin alınmak suretiyle kurulan ve hayvanların rehabilite edileceğibir tesisi …
Tanımlar
Madde 3- Bu Kanunda geçen terimlerden;

… f) Sahipsiz hayvan: Sahipli hayvanlar dışında kalan evcil hayvanları,

… j) Sahipli hayvan: Bir kişi, kuruluş, kurum ya da tüzel kişilik tarafından sahiplenilen, bakımı, aşıları, periyodik sağlık kontrolleri yapılan ve Bakanlık veri tabanına kaydedilen ev (…) hayvanlarını,

… k) Hayvan bakımevi: Bakanlıktan izin alınmak suretiyle kurulan, hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği bir tesisi …

Yukarıda da görüldüğü üzere değişiklik öncesinde sadece sahipsiz hayvan tanımı yapılırken sahipli hayvan tanımına yer verilmemiş, bununla birlikte kontrollü hayvan tanımı yapılmıştır. Yani değişiklik öncesinde sahipli hayvan kanunen tanınmamakta, hayvanın kontrol edilmiş olmasına yer verilmektedir. Buna karşılık değişiklikle birlikte “kontrollü hayvan” ifadesi, yerini “sahipli hayvan”a bırakmıştır. Ayrıca değişiklik sonrasında sahipli hayvanların Bakanlık veri tabanına kaydedilmesi zorunluluğu öngörülmüştür. Değişiklik gerekçesinde de şu ifadelere yer verildiği görülmektedir: “Düzenlemeyle, sahipsiz hayvanlara ilişkin yürütülecek çalışmalarda, tereddüde mahal verilmemesi ve kedi ve köpeklerin sahipli hayvan statüsüne alınabilmesi için 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında Bakanlık veri tabanına kaydedilmesi zorunluluğu bulunduğundan sahipli hayvan ve sahipsiz hayvan kavramları açık bir şekilde tanımlanmaktadır.” Böylelikle amaç kısmında olduğu gibi tanımlar kısmında da Hayvanları Koruma Kanunu ile Veterinerlik Hizmetleri Kanunu arasında uyum sağlanmıştır.

b. Bunun yanında “Barınacak yeri olmayan veya sahibinin ya da koruyucusunun ev ve arazisinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahip veya koruyucunun kontrolü ya da doğrudan denetimi altında bulunmayan evcil hayvanları” şeklindeki sahipsiz hayvan tanımı sadeleştirilerek sahipli hayvanlar dışında kalan bütün evcil hayvanlar bu kategori altına alınmıştır. Esasen Kanun’daki sahipsiz hayvan, Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin 1’inci maddesine göre başıboş hayvanlara karşılık gelmektedir. Söz konusu tanıma göre başıboş hayvan, evi olmayan veya sahibinin veya bakıcısının evinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahibinin ya da bakıcının kontrolü veya doğrudan denetimi altında bulunmayan ev hayvanını ifade etmektedir.

c. Nihayet hayvan bakımevileri tanımı, yakala-kısırlaştır-sal metodunun kaldırılması sebebiyle değiştirilmekte, bakımevlerinin hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği yer olduğu belirtilmekte ve böylelikle hayvanların salınması şeklindeki uygulamanın önüne geçilmektedir. Bu hususa ilişkin olarak değişikliğin genel gerekçesinde şu ifadelere yer verildiği görülmektedir:

Dünya Hayvan Sağlığı Örgütünün (OIE), konuya ilişkin raporunda da belirtildiği üzere köpek popülasyonunun, olması gerekenden çok daha fazla olduğu habitatlarda, yakala-kısırlaştır-sal metodu hiç veya amaçlandığı gibi etki göstermemektedir. Bu durum raporda şöyle ifade edilmektedir; “Kısıtlı köpek popülasyonuna ve yeterli kaynağa sahip ülkelerde; Yakala-Kısırlaştır-Sal metodu etkili olacaktır. Bu yöntem yerel halkın hassasiyetini, hayvan yakalamayı, insancıl ötanaziyi, aşılamayı, kısırlaştırma tekniklerini, damgalamayı, hayvanı salıvermeyi ve popülasyon üstündeki uzun süreli etkiyi içerir. Bu yöntemin sınırlamaları da ele alınmalıdır. Büyük köpek popülasyonuna sahip ülkeler; mümkün olan en az acı verici düzeyde ölüm şeklini içeren insancıl uyutma yöntemlerine ihtiyaç duymaktadır. Ancak yine de, bu durum, tamamlayıcı başka bir grup eylemle birlikte uygulanmazsa, etkisiz kalacaktır.” Özetle, Ülkemizde mevcut popülasyon ele alındığında yakala-kısırlaştır-sal metodu bir çözüm değildir. Ülkemizin 2004’ten beri yaşadığı tecrübe de bunu net bir şekilde ortaya koymuştur.

3. a. Yukarıdaki değişiklikle uyumlu olarak Hayvanları Koruma Kanunu’nun “İlkeler” başlıklı 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan, “Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir.” şeklindeki hüküm yürürlükten kaldırılmış, (d) bendinde yer alan “hayvanlara bakan veya bakmak” ibaresi “hayvanları sahiplenmek” şeklinde ve (j) bendinde yer alan “ve güçten düşmüş hayvanların korunması” ibaresi “hayvanların sahiplendirilinceye kadar bakılmaları” şeklinde değiştirilmiştir. Görüldüğü üzere yapılan değişikliklerle sahipsiz hayvanların sahipli hayvanlar gibi yaşamlarının desteklenmesi yerine sahiplendirilmeleri suretiyle bakılmaları esas alınmış, sahipsiz hayvanlara hayvan bakımevleri dışında bakılması, yaşamlarının barınaklar dışında sürdürülmesine imkan tanınması ortadan kaldırılmıştır. Nitekim değişiklik gerekçesinde Kanun kapsamında yapılan değişikliklerle sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların hayvan bakımevlerine toplanması ve buralarda rehabilite edilerek sahiplendirilinceye kadar bakılacak olması sebebiyle bakımevleri dışında bir hayvana bakmanın onun yasal sorumluluğunu alarak sahiplenilmesi suretiyle mümkün olabileceği ilkesi kabul edilmektedir.

4. a. Kanun’un “Sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması” başlıklı 6’ncı maddesinin ilk fıkrasında yer alan, “Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır.” şeklindeki cümle, “Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların kanuni istisnalar hariç öldürülmeleri yasaktır.” şeklinde değiştirilmiştir:

Değişiklik Öncesi MaddeDeğişiklik Sonrası Madde
Sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması
Madde 6- Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır.
Sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması
Madde 6- Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların kanuni istisnalar hariç öldürülmeleri yasaktır.  

Esasen bu değişiklikle zaten yürürlükten kaldırılmış olan 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu madde metninden tamamen çıkartılmış, hayvanların öldürülmelerine imkan tanıyan istisnalara işaret edilmiştir. Bu çerçevede sahipsiz olsa bile hayvanların öldürülmemeleri kural olup istisnaların varlığı halinde öldürmenin mümkün olabileceğinin altı çizilmiştir. Bu hususun kanuna ilk defa bu değişiklikle getirilmediği, zaten 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlarda öldürmenin mümkün görüldüğü, ancak 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu yürürlükten kaldırıldığı için madde metninin yenilendiği özellikle ifade edilmelidir. Bununla birlikte 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu’nda hayvanların öldürülmesinin yalnızca hastalık çıkan yerdeki hasta ve hastalarla temasta bulunan hayvanlarla sınırlı olduğu, halbuki Veteriner Hizmetleri Kanunu’nda başka istisnaların da mevcut bulunduğu, mevcut değişikliğin yapılmasıyla Veteriner Hizmetleri Kanunu’ndaki düzenlemelerle bir uyumun sağlanmış olduğu belirtilebilir.

b. Yine Kanun’un 6’ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan, “çevreye olabilecek olumsuz etkilerini gidermeye yönelik tedbirler” şeklindeki ifade, “insan ve çevre sağlığı için oluşabilecek olumsuz etkilerini gidermeye yönelik tedbirler” şeklinde değiştirilmiş, çevreden ziyade insan sağlığına ve çevre sağlığına vurgu yapılmış, değişiklik gerekçesinde de belirtildiği üzere amaç maddesinde hayvanların korunmasında insan, hayvan ve çevre sağlığının öncelikli hale getirilmesi sebebiyle uyum amacıyla aynı doğrultuda düzenleme yapılmıştır:

Değişiklik Öncesi MaddeDeğişiklik Sonrası Madde
Sahipsiz hayvanların korunması, bakılması ve gözetimi için yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde, yerel yönetimler yetki ve sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler ile çevreye olabilecek olumsuz etkilerini gidermeye yönelik tedbirler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile eşgüdüm sağlanarak, diğer ilgili kuruluşların da görüşü alınmak suretiyle Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.Sahipsiz hayvanların korunması, bakılması ve gözetimi için yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde, yerel yönetimler yetki ve sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler ile insan ve çevre sağlığı için oluşabilecek olumsuz etkilerini gidermeye yönelik tedbirler, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile eşgüdüm sağlanarak, diğer ilgili kuruluşların da görüşü alınmak suretiyle Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.  

c. Kanun’un 6’ncı maddesinin dördüncü fıkrasında, sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesinin zorunlu olduğu, bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulmasının sağlanması gerektiği düzenlenmiştir. Tam bu ifadelerin ardından yer verilen, “Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.” şeklindeki cümle, “Bakımevlerine alınan hayvanlar Bakanlık veri sistemine kaydedilir ve rehabilite edilen köpekler, sahiplendirilinceye kadar hayvan bakımevlerinde barındırılır.” yönünde değiştirilmiştir:

Değişiklik Öncesi MaddeDeğişiklik Sonrası Madde
Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır. Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır. Bakımevlerine alınan hayvanlar Bakanlık veri sistemine kaydedilir ve rehabilite edilen köpekler, sahiplendirilinceye kadar hayvan bakımevlerinde barındırılır.  

Bu değişiklikle birlikte mevcutta uygulanan yakala-kısırlaştır-sal metodu yerine getirilen yeni yaklaşım ile uyum sağlanmaktadır. Böylelikle hayvan bakımevlerine alınan köpeklerden rehabilite edilenlerin sahiplendirilinceye kadar bu yerlerde barındırılması hüküm altına alınmaktadır. Bu düzenlemeye göre sokaklarda yaşayan sahipsiz hayvanların tamamı toplanır, barınaklara götürülür ve rehabilite edilir. Bu noktada özellikle belirtmek gerekir ki, bu düzenlemeyle birlikte hayvanların rehabilite edilmelerinin ardından köpeklerin tekrar sokaklara bırakılmalarının önüne geçilmek istenmiştir. Yani köpek haricindeki rehabilite edilen sahipsiz hayvanlar, örneğin kediler, sokaklara tekrar bırakılabilecekken köpekler bırakılamayacaktır.  Bu noktada tasarıda tüm hayvanlar bu kapsamda yer alırken komisyon çalışmaları esnasında hayvanların köpeklerle sınırlı tutulduğu, bu çerçevede özellikle sahipsiz kedilerin kapsam dışında tutulmaya çalışıldığı özellikle belirtilmelidir. Buna gerekçe olarak değişiklik gerekçesinde, “Günümüzde kontrol edilemez noktaya ulaşan sahipsiz köpek popülasyonu sebebiyle artan saldırılar, kuduz ve benzeri zoonoz hastalıklar ile maddi ve manevi kayıplar yaşanmasının ana sebeplerinden birisi hayvanların alındığı ortama geri bırakılmasıdır. Bu sebeple, mevcutta uygulanan yakala-kısırlaştır-sal metodu yerine Kanun ile yeni bir yaklaşım getirilmektedir.” şeklindeki ifadelere yer verildiği görülmektedir.

5. Kanun’da yapılan en önemli değişikliklerden biri, “Hayvanların Kesimi, Öldürülmesi ve Yasaklar” başlıklı dördüncü bölüm başlığının, “Hayvanların Kesimi, Ötanazisi ve Yasaklar” şeklinde değiştirilmesidir. Böylelikle “öldürme” ifadesine yerine “ötanazi” kelimesi kullanılmıştır. Benzer değişiklik, 13’üncü maddenin başlığında da yapılmıştır. Nitekim “Hayvanların öldürülmesi” şeklindeki madde başlığı, “Hayvanların ötanazisi” yönünde değiştirilmiştir. Yine maddeye birinci fıkradan önce gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş, nihayet mevcut ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Öldürme esas ve usulleri” ibaresi “Öldürme ve ötanazi işlemine ilişkin esas ve usuller” şeklinde değiştirilmiştir:

Değişiklik Öncesi MaddeDeğişiklik Sonrası Madde
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Hayvanların Kesimi, Öldürülmesi ve Yasaklar
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Hayvanların Kesimi, Ötanazisi ve Yasaklar
Hayvanların öldürülmesi
Madde 13-           Kanunî istisnalar ile tıbbî ve bilimsel gerekçeler ve gıda amaçlı olmayan, insan ve çevre sağlığına yönelen önlenemez tehditler bulunan acil durumlar dışında yavrulama, gebelik ve süt anneliği dönemlerinde hayvanlar öldürülemez.   Öldürme işleminden sorumlu kişi ve kuruluşlar, hayvanın kesin olarak öldüğünden emin olunduktan sonra, hayvanın ölüsünü usulüne uygun olarak bertaraf etmek veya ettirmekle yükümlüdürler. Öldürme esas ve usulleri Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.  
Hayvanların ötanazisi
Madde 13- Bakımevine alınan köpeklerden insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olanlara 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen tedbir uygulanır.  

Yerel yönetimler sahipsiz köpeklere ilişkin yürüttüğü iş ve işlemlerde Bakanlar Kurulunun 28/8/2003 tarihli ve 2003/6168 sayılı Kararı ile onaylanan Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi kapsamında gerekli idari tedbirleri almaya yetkilidir.  

Kanunî istisnalar ile tıbbî ve bilimsel gerekçeler ve gıda amaçlı olmayan, insan ve çevre sağlığına yönelen önlenemez tehditler bulunan acil durumlar dışında yavrulama, gebelik ve süt anneliği dönemlerinde hayvanlar öldürülemez.   Öldürme işleminden sorumlu kişi ve kuruluşlar, hayvanın kesin olarak öldüğünden emin olunduktan sonra, hayvanın ölüsünü usulüne uygun olarak bertaraf etmek veya ettirmekle yükümlüdürler. Öldürme ve ötanazi işlemine ilişkin esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.  

a. Bir defa bölümün ve madde hükmünün başlığında yer alan “öldürme” ifadesinin “ötanazi” şeklinde değiştirilmesi doğru olmamıştır. Her ne kadar ötanazinin acısız, tatlı ölüme karşılık geldiği düşüncesiyle böyle bir değişiklik yapılmış olsa da esasen ötanazi, genel kabul gören tanıma göre iyileşmesi olanaksız, bedensel veya ruhsal olarak ıstırap verici bir hastalığın sonlandırılması için ölümün sağlanmasıdır. Bu çerçevede ötanazi, tekil haldeki bedensel anlamda acı çeken köpekler hakkında uyutma işlemi olabilir. Bunun dışında barınaklarda rehabilite edildikten sonra sahiplendirilemediği için ve insan sağlığı açısından tehlike arz ettiği gerekçesiyle sayının azaltılması maksadıyla topluca uyutma işlemine ötanazi adı verilemez. Dolayısıyla hükümde kullanılan “ötenazi” ifadesi, düzenleme kapsamında sahipsiz köpeklerin acısız şekilde uyutulmasını mümkün kılan durumlar dikkate alındığında tutarsız bir durumu beraberinde getirmektedir ki bu açıdan uygun bir kullanım değildir. Her ne kadar değişiklik gerekçesinde, “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nde taraflara başıboş köpek sayısının sorun teşkil ettiğine kanaat getirilmesi halinde hayvanlara uygulanacak tedbir olarak hiçbir farklı gerekçe aranmaksızın sayıyı azaltmak üzere belirtilen usullerde ötanazinin de dâhil olduğu gerekli yasal ve idari tedbirleri alma görevi vermektedir. 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 9 uncu maddesinde de ötanazinin uygulanacağı durumlar tanımlanmıştır.” şeklindeki ifadelerle Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’ne atıf yapılmış olsa da söz konusu Sözleşme’nin 11’inci maddesinde de ötanazi ifadesi değil, doğrudan ve açıkça “öldürme (killing)” ifadesi kullanılmıştır. O kadar ki Sözleşmede acısız öldürme (mercy killing) ifadesi dahi tercih edilmemiş, kelimenin içeriği tamamen düzenlemenin içeriğinde yumuşatılmıştır: “Tüm öldürmeler şartların gerektirdiği asgari düzeyde fiziksel ve manevi acı verecek şekilde gerçekleştirilecektir. Seçilen yöntem, acil durumlar dışında: a) ani şuur kaybı ve ölümü gerçekleştirecek ya da b) derin genel anestezi ile başlayacak, bunu kesin ve mutlak ölümü sağlayacak işlem izleyecektir.

Bu noktada Veteriner Hizmetleri Kanunu’nun 9’uncu maddesinde kullanılan “ötanazi” ifadesinin de yerinde olmadığını, bu çerçevede düzenleme başlıklarında kullanılan ifadelerdense içeriklerinin önem arz ettiğini belirtmek gerekir. Zira, “Hayvanlara ötenazi yapmak yasaktır. Ancak, a) Hayvanlara acı ve ıstırap çektiren veya iyileşme durumu bulunmayan hastalık durumlarında, b) Akut bulaşıcı bir hayvan hastalığının önlenmesi ya da eradikasyonu amacıyla veya insan sağlığı için risk oluşturan durumlarda, c) Davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda, veteriner hekim tarafından ötenazi yapılmasına karar verilebilir. Ötenazi işlemi veteriner hekim tarafından veya veteriner hekim gözetiminde yapılır.” şeklindeki Veteriner Hizmetleri Kanunu’nun 9’uncu maddesinin üçüncü fıkrası dikkate alındığında yalnızca (a) ve (b) bentlerinin ötanazi kapsamına girebileceği, (c) bendinde yer alan davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumların ise ötanazi ile bir ilgisinin bulunmadığı özellikle vurgulanmalıdır.

Gerçekten toplumun bir kesimini ikna etmek, olası tepkileri azaltmak maksadıyla bu tür kelimelerin içeriklerine uygun olmayacak şekilde kullanılması, gelecekte başka sorunları beraberinde getirebilecek, yapılan uygulamaların ötanaziye uygun olmadığı gibi itirazları gündeme taşıyabilecektir. Kaldı ki değişiklik sonrası Hayvanları Koruma Kanunu’nda “ötanazi” ifadesinin kullanılmasıyla birlikte düzenlemedeki bütün “öldürme” ifadeleri “ötanazi” yapılmamıştır ki bu da önemli bir sorundur. Zira madde hükmünde hem öldürme hem de ötanazi kelimelerinin yan yana kullanılmış olması, hali hazırda ileri sürdüğümüz tezi doğrulmaktadır. Şöyle ki, Kanun’un 13’üncü maddesinin son fıkrasında, “Öldürme işleminden sorumlu kişi ve kuruluşlar, hayvanın kesin olarak öldüğünden emin olunduktan sonra, hayvanın ölüsünü usulüne uygun olarak bertaraf etmek veya ettirmekle yükümlüdürler.” cümlesindeki “öldürme” aynen muhafaza edilmiş, bu cümlenin devamında yer alan cümlede ise, tuhaf bir şekilde “öldürme” ifadesinden sonra gelmek üzere “ötanazi işlemine ilişkin” şeklindeki ifadelere yer verilmiş, böylelikle öldürme ile ötanazinin esasen farklı kavramlar olduğu adeta kabullenilmiştir. Kanun çalışmaları esnasında yapılan bu hata, oldukça önemlidir ve ilerleyen dönemlerde mutlaka düzeltilmelidir. Şu halde tüm bu açıklamalardan hareketle, kavram karmaşasının önüne geçmek adına Kanun’un gerek bölüm başlığı gerekse madde başlığı ve düzenleme içeriğinde yer alan “ötanazi” ifadelerinin “öldürme” olarak kabul edilmesi daha uygun olacaktır.

b. Yukarıda yer alan açıklamalardan hatırlanacağı üzere Kanun’un 6’ncı maddesinde sahipsiz hayvanların barınaklarda toplanacağı ve rehabilite edileceği, bununla birlikte köpeklerin sokaklara tekrar bırakılamayacağı, dolayısıyla sahiplendirilinceye kadar barınaklarda bulundurulacağı düzenlenmişti. İşte bu düzenlemeyle uyumlu olarak Kanun’un 13’üncü maddesinde, barınaklarda bulundurulan ve sahiplendirilemeyen köpeklerin belirli koşullarda acısız bir şekilde uyutulmasına imkan tanınmıştır. Bu çerçevede barınaklarda bulunan köpeklerden; i. İnsan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, ii. Bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan, iii. Sahiplenilmesi yasak olanlar hakkında acısız uyutma işlemi uygulanabilecektir. Önemle belirtmek gerekir ki somut olayda bu üç durumdan herhangi bir yoksa barınaklardaki köpekler sırf sahiplendirilmediği için uyutulamaz.

Bu noktada ilgili idareye bu üç durumdan birinin varlığı halinde uyutma yetkisi verilmektedir. Burada iki soru gündeme gelebilir:

1. Bir idare, bu koşullardan birinin varlığına rağmen köpekleri uyutmayabilir mi? Yani bu koşullardan birinin varlığı halinde idarenin köpekleri uyutması zorunlu mudur? İdare, köpekleri uyutmama yönünde bir karar alabilir mi?

2. Bu uyutma işlemi nasıl yapılacaktır? Bu uyutma işleminin koşullarına ilişkin olarak Kanun’da bir hükme yer verilmiş midir?

Bu sorulardan ilkinin cevabı, kısaca hayırdır. Buna göre bir idare, Kanundaki bu üç koşuldan biri bulunsa bile köpekleri uyutmak zorunda değildir. Ancak bu köpekleri barınakta barındırmak zorundadır. Yani köpekleri Kanun’un 13’üncü maddesindeki üç koşuldan biri bulunmasa bile, köpek rehabilite edilse, kısırlaştırılmış olsa bile tekrar sokaklara bırakamaz. Nitekim Kanun’un “Yasaklar” başlıklı 14’üncü maddesine henüz eklenen, “Yerel yönetimler adına toplanan sahipsiz hayvanları bakımevi dışında bir yere terk etmek veya bakımevinde barındırılan köpekleri bakımevi dışında bir yere bırakmak” şeklindeki (o) bendinde bakımevinde barındırılan köpeklerin bakımevi dışında bir yere bırakılması yasaklardan biri olarak düzenlenmiştir.

Yine Kanun’un 13’üncü maddesindeki yukarıda değinilen üç koşuldan biri bulunsa bile idarenin köpekleri uyutmak zorunda olmadığı hususu, “Yerel Yönetimlerin Sorumluluğu” başlıklı Ek Madde 1 hükmünün değiştirilen üçüncü fıkrasından da açıkça anlaşılabilir. Nitekim söz konusu fıkra hükmüne göre, Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yirmi beş bini aşan belediyeler bakımından, geçici 4’üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen kaynağı ayırmayan belediye başkanı ve meclis üyeleri ile ayrılan kaynağı hayvan bakımevi kurmak, sahipsiz hayvanları toplamak, rehabilite etmek veya sahiplendirilinceye kadar bakmak için sarf etmeyen ya da bu kaynağı başka amaçlar için sarf eden belediye başkanı ve belediye yetkililerine altı aydan iki yıla hapis cezası verilir. Görüldüğü üzere hapis cezasının öngörüldüğü ek madde 1 hükmünde hayvan bakımevi kurmak, sahipsiz hayvanları toplamak, rehabilite etmek veya sahiplendirilinceye kadar bakmak için sarf etmemek ya da ayrılan kaynağı başka amaçlar için sarf etmek ceza yaptırımına tabi tutulmuş, toplanarak barınaklara getirilen köpeklerin rehabilite edildikten sonra Kanun’un 13’üncü maddesinde yer alan koşullardan biri bulunsa bile uyutulmaması halinde herhangi bir ceza yaptırımı öngörülmemiştir. Bu durum açıkça göstermektedir ki, Kanun’un 13’üncü maddesindeki insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen ya da bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan yahut da sahiplenilmesi yasak olan köpeklerin varlığı halinde Kanun koyucu tarafından idareye uyutma yetkisi verilmekte, ancak böyle bir yükümlülük yüklenmemektedir. Dolayısıyla bir belediye, barınak inşa etmek, köpeklerin tamamını sokaklardan toplayarak barınaklara götürmek, burada rehabilite etmek zorundadır. Ancak belediye, bu köpekleri tekrar sokaklara bırakmamak ve barınaklarda bakmak kaydıyla uyutmak zorunda değildir. Dolayısıyla bir belediye meclisi, barınaklarda bulunan köpekleri uyutmama yönünde bir karar alabilir ki bu karar nedeniyle herhangi bir ceza sorumluluğu söz konusu olmaz. Bununla birlikte bir belediye meclisi, uyutmama dışında, köpekleri toplamama, barınak inşa etmeme, köpekleri rehabilite etmeme, rehabilite ettikten sonra yeniden sokaklara bırakma yönünde bir karar alamaz. Aksi takdirde ilgili meclis üyelerinin ceza sorumluluğu gündeme gelir.

c. Nihayet Kanun’un 13’üncü maddesi kapsamında bir diğer sorun, bu madde hükmü bağlamında mevcut koşullara bağlı olarak idareye verilen uyutma yetkisinin kapsamının belirsizliğidir. Bu hususa ilişkin olarak yukarıdaki tabloda yer aldığı üzere öldürme işlemine ilişkin esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği belirtilmiş olsa da gerçekte bu cümle zaten Kanun’da mevcuttu. Buna rağmen yıllardır ne Yönetmelik düzenlenmiş ne de öldürmenin esas ve usulleri belirlenmiştir. Gerçek şu ki, değişiklikler sonrası uygulanabilecek uyutma işlemleri karşısında uyutmanın kapsamının belirlendiği bir Yönetmeliğin çıkartılması önemli bir gerekliliktir. Esasen böyle bir Yönetmelik çıkartılmasa bile Ev Hayvanlarının Korunmasın Dair Avrupa Sözleşmesi’nin “Öldürme” başlıklı 11’inci maddesi esas alınabilir. Söz konusu madde hükmünde tüm öldürmelerin şartların gerektirdiği asgari düzeyde fiziksel ve manevi acı verecek şekilde gerçekleştirileceği açıkça vurgulanmış, hatta hükmün devamında seçilecek yöntem de özel olarak izah edilmiştir. Şöyle ki; seçilen yöntem, acil durumlar dışında, ani şuur kaybı sonucunda ölümün gerçekleştirilmesi şeklinde olabilir. Bunun dışında öldürme işlemi derin genel anestezi ile başlayacak, bunu kesin ve mutlak ölümü sağlayacak işlem izleyecektir. Ayrıca maddeye göre öldürmeden sorumlu kişi, hayvanın cesedi yok edilmeden önce o hayvanın öldüğünden emin olacaktır (madde 11/1). Tüm bunların yanında yasak öldürme yöntemleri de açıkça düzenlenmiştir. Buna göre boğma veya nefessiz kalmasına neden olacak diğer yöntemler, dozu ve uygulaması kontrol edilemeyen herhangi bir zehirli madde veya ilaç kullanımı, nihayet ani şuur kaybı meydana getirmeden yapılan elektrikle öldürme işlemleri açık ve kesin bir şekilde yasaklanmıştır (madde 11/2). Dolayısıyla uyutmanın kapsamı açısından mutlaka bir Yönetmelik’in hazırlanması gerekli olsa da pekala Avrupa Sözleşmesi’nin ilgili hükümleri de yeterli olabilecek, doğrudan uygulanabilecektir.

6. Çalışma kapsamında yerel yönetimlerin sorumluluğuna ilişkin değişikliğe de değinilmelidir. Bu çerçevede yukarıda da değinildiği üzere Kanun’un Ek Madde 1 hükmünün ikinci fıkrasının son cümlesi tamamen değiştirilmiş, rehabilite edilen köpeklerin, sahiplendirilinceye kadar hayvan bakımevlerinde barındırılacağı, dolayısıyla rehabilite edildikten sonra yeniden sokaklara bırakılamayacağı bir kez daha vurgulanmıştır:

Değişiklik Öncesi MaddeDeğişiklik Sonrası Madde
Ek Madde 1 – (Ek:9/7/2021-7332/13 md.) Birinci fıkrada belirtilen hayvanlar, ilgili belediyeler tarafından hayvan bakımevine götürülür. Hayvan bakımevi kurma zorunluluğu olmayan belediyeler ise sorumluluk alanındaki bu hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürür. Rehabilite edilen hayvanlar Bakanlıkça oluşturulan veri tabanına kaydedilir. Rehabilitasyon süreci tamamlanan hayvanların, bakımevine getiren belediye tarafından öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.Ek Madde 1 – (Ek:9/7/2021-7332/13 md.) Birinci fıkrada belirtilen hayvanlar, ilgili belediyeler tarafından hayvan bakımevine götürülür. Hayvan bakımevi kurma zorunluluğu olmayan belediyeler ile il özel idareleri ise sorumluluk alanındaki bu hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürür. Bakımevlerine alınan hayvanlar Bakanlık veri sistemine kaydedilir. Rehabilite edilen köpekler, sahiplendirilinceye kadar hayvan bakımevlerinde barındırılır.

Bu fıkra hükmünün hemen devamında yer alan köpeklerin kısırlaştırıldıktan sonra sokaklara bırakılacağına dair fıkra hükmü tamamen ilga edilmiş, Kanun kapsamında öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyen belediye başkanı, meclis üyeleri ve belediye yetkilileri hakkında ceza yaptırımı öngörülmüştür:

Değişiklik Öncesi MaddeDeğişiklik Sonrası Madde
Rehabilite edilmemiş sahipsiz köpekler, belediyelerce hayvan bakımevlerinde veya geçici ünitelerde kısırlaştırılarak veri tabanına kaydedilir. Geçici ünitelerde yapılan kısırlaştırmalar sonrasında, köpekler alındıkları ortama bırakılmadan önce sağlıklarına kavuşmaları için gerekli tedbirler alınır. Bakanlık da bu kapsamdaki köpeklerin kısırlaştırılmasına her türlü yardımda bulunur.Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yirmi beş bini aşan belediyeler bakımından, geçici 4’üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen kaynağı ayırmayan belediye başkanı ve meclis üyeleri ile ayrılan kaynağı hayvan bakımevi kurmak, sahipsiz hayvanları toplamak, rehabilite etmek veya sahiplendirilinceye kadar bakmak için sarf etmeyen ya da bu kaynağı başka amaçlar için sarf eden belediye başkanı ve belediye yetkililerine altı aydan iki yıla hapis cezası verilir.

Şu halde bu madde hükmü gereğince bir defa sahipsiz hayvanların sokaklardan toplanması, yeterli barınak inşa edilmesi, hayvanların kaydedilmesi, rehabilite edilmesi ve sahiplendirilinceye kadar bakılması için kaynak ayrılması yönünde Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yirmi beş bini aşan belediyeler bakımından bir yükümlülük öngörülmüş, bu kaynağı ayırmayan belediye başkanı ve meclis üyeleri açısından hapis cezası ihdas edilmiştir. Bunun yanında ayrılan kaynağı hayvan bakımevi kurmak, sahipsiz hayvanları toplamak, rehabilite etmek veya sahiplendirilinceye kadar bakmak için sarf etmeyen ya da bu kaynağı başka amaçlar için sarf eden belediye başkanı ve belediye yetkililerine de altı aydan iki yıla hapis cezası verileceği özel olarak belirtilmiştir. Dikkat edilecek olursa yukarıda da izah edildiği üzere bu hüküm kapsamında hayvanları uyutmak bu yükümlülükler arasında yer almamaktadır. Dolayısıyla bir belediye başkanı ve belediye yetkilileri, yalnızca sahipsiz hayvanların toplanması, bakımevi kurulması, hayvanların rehabilite edilmesi, rehabilite sonrasında yeniden sokaklara bırakılmaması ve buna bağlı olarak sahiplendirilinceye kadar hayvanlara barınakta bakılması noktasında bir yükümlülüğe sahip olup bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde ceza yaptırımına tabi tutulabilecektir.

Bu noktada bir belediye, sahipsiz köpekleri toplamazsa ya da topladıktan sonra rehabilite edip yeniden sokaklara bırakırsa, sonucunda sokaktaki köpek nedeniyle herhangi bir ölüm ya da yaralanma olmasa bile sırf bu düzenleme dolayısıyla ilgili belediye başkanı ve yetkilileri hakkında hapis cezası gündeme gelebilecektir. Burada “kasıtlı bir tehlike suçu” ihdas edilmiştir. Dolayısıyla belediye başkanı ve yetkililerinin bu yükümlülükleri yerine getirmeme noktasında kasıtlı, bilerek ve isteyerek hareket etmiş olmaları gerekir. Eğer bir belediye başkanı ve/veya meclis üyeleri, bu Kanun maddesi (Ek Madde 1) kapsamındaki kararları icra etmeyecekleri yönünde bir karar alırsa, bu durumda Kanun’da tanımlanan suçu kasıtlı olarak işlemiş olur. Dikkat edilecek olursa bu hüküm kapsamında hayvan bakımevi kurmak, sahipsiz hayvanları toplamak, rehabilite etmek veya sahiplendirilinceye kadar bakmak yer alırken uyutma yer almamaktadır. Dolayısıyla bir belediye meclisinin, barınaklardaki hayvanları uyutmama yönünde bir karar alması halinde ilgili meclis üyelerinin ceza sorumluluğu gündeme gelmeyecektir. Ancak uyutma dışında belediye meclisi hayvan bakımevi kurmama, sahipsiz hayvanları toplamama, rehabilite etmeme veya sahiplendirilinceye kadar bakmama yönünde bir karar alırsa ya da barınaklardaki hayvanların yeniden sokaklara bırakılması yönünde bir karar alırsa bu durumda ceza sorumluluğu söz konusu olacaktır. Hatta böyle bir durumda kasıtlı suçun işlenmesinin Türk Ceza Kanunu’nun 53’üncü maddesi bağlamında “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” güvenlik tedbirinin uygulanması da mevzu bahis olacaktır. Kişinin kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak bu tedbirler; a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, b) Seçme ve seçilme ehliyetinden, c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten yoksun bırakılma şeklinde olabilir. Yine aynı maddenin (TCK md. 53) beşinci fıkrasına göre 53’üncü maddenin birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar. Şu halde bir belediye başkanı ve/veya belediye yetkilisi, kasıtlı olarak bu madde hükmünde yer alan yükümlülüklerini ihmal ederse, herhangi bir ölüm ya da yaralanmaya gerek olmaksızın, Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbiri kapsamında görevinden alınabilir.

Bununla birlikte suç düzenlemesi kasıtlı olduğundan, örneğin barınak inşa edilmiş ve köpekler toplanmış ve fakat özensizlik dolayısıyla bir ya da birkaç köpeğin toplanması ihmal edilmiş olursa, doğal olarak bu suçun işlenmesinden söz edilemez. Zira burada kasıtlı olarak yükümlülük ihmalinden değil, özensizlik sonucu yükümlülüğün tam anlamıyla yerine getirilmemiş olmasından söz edilir. İşte bu durumda Kanun’da öngörülen bu suçun taksirli hali bulunmadığından herhangi bir suçun işlenmiş olmasından ya da güvenlik tedbiri uygulaması gündeme gelmeyecektir. Fakat burada görevin gereği gibi yerine getirilmesi noktasında gerekli özensizlik nedeniyle toplanması unutulan köpeklerin herhangi bir ölüme ya da yaralanmaya neden olmaları halinde somut olayın koşullarına göre ilgili belediye görevlilerinin ve yine olayın şartlarına göre mümkünse belediye başkanının taksirli sorumluluğuna gidilebilir, gerçekleşen neticeye göre bu kişiler taksirle öldürme (TCK md. 85) ya da taksirle yaralama (TCK md. 89) suçlarından sorumlu tutulabilir.

7. Nihayet Kanun’da bu yükümlülükler açısından bir sürenin de belirlendiğine dikkat çekmek gerekir. Zira mevcut sahipsiz hayvan sayısı karşısında mevcut hayvan bakımevleri yeterli olmadığından pek tabii olarak böyle bir geçiş hükmüne ihtiyaç bulunmaktadır. Düzenlemeye göre kedi ve köpek sahiplerinin, hayvanlarını en geç 31/12/2025 tarihine kadar dijital kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırmak zorunda oldukları, Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yirmi beş bini aşan belediyeler in ise 31/12/2028 tarihine kadar ek 1 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla ve mevcut bakımevlerinin koşullarını iyileştirmekle yükümlü oldukları, yine belediyelerin 31/12/2028 tarihine kadar birinci fıkra gereğince hayvan bakımevleri kurmak, rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek ve sahipsiz hayvanlara sahiplendirilinceye kadar bakmak için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde beşi oranında kaynak ayırmaları gerektiği özel olarak düzenlenmiştir:

Değişiklik Öncesi MaddeDeğişiklik Sonrası Madde
Geçici Madde 4 –  Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyeler 31/12/2022, diğer belediyeler ise 31/12/2024 tarihine kadar ek 1 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlüdür.   Belediyeler bu madde yürürlüğe girdikten sonra üç yıl süreyle birinci fıkra gereğince hayvan bakımevleri kurmak ve rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde beşi oranında kaynak ayırır. Bu oran büyükşehir belediyelerinde binde üç olarak uygulanır. Bu fıkra uyarınca ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamaz.   Kedi ve köpek sahipleri, hayvanlarını en geç 31/12/2022 tarihine kadar dijital kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırmak zorundadır.Geçici Madde 4 –  Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yirmi beş bini aşan belediyeler 31/12/2028 tarihine kadar ek 1 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla ve mevcut bakımevlerinin koşullarını iyileştirmekle yükümlüdür. Belediyeler 31/12/2028 tarihine kadar birinci fıkra gereğince hayvan bakımevleri kurmak, rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek ve sahipsiz hayvanlara sahiplendirilinceye kadar bakmak için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde beşi oranında kaynak ayırır. Bu oran büyükşehir belediyelerinde binde üç olarak uygulanır. Bu fıkra uyarınca ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamaz. Kedi ve köpek sahipleri, hayvanlarını en geç 31/12/2025 tarihine kadar dijital kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırmak zorundadır.

By Muhammed Demirel

Doç. Dr. Muhammed DEMİREL, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra aynı üniversiteye bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı'nda ceza hukuku alanında yüksek lisans ve doktora öğrenimini tamamlamıştır. Almanya'da Berlin Humboldt Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde misafir araştırmacı olarak bulunmuştur. İngilizce ve Almanca bilmektedir.