• Per. Kas 21st, 2024

CezaHukuku.Org

Ceza Hukukunun İnternet Adresi

Ceza Hukuku Tartışmalarında Popülizm Suçlaması

ByElisa Hoven

Ağu 10, 2024

Her şey popülist mi? Ceza artırımları hakkında da konuşulmalı

Birkaç ay önce meslektaşım Frauke Rostalski ile birlikte FAZ’da (Frankfurter Allgemeine Zeitung) yayınladığımız bir yazıda nitelikli cinsel saldırı (ırza geçme) fiillerinin cezasının gözden geçirilmesi gerektiğini savunduk. Şu anda uygulanmakta olan cezaların, cinsel özgürlüğe (özbelirlenime) karşı önemli bir ihlalin yarattığı haksızlığı karşılayıp karşılamadığını tartışmamız gerektiği kanaatindeyiz. 2021 cezai takibat istatistiklerine göre, davaların %90’ında ceza aralığının alt üçte birlik diliminde hapis cezaları verilmektedir. Yazımızın amacı bilim ve uygulama arasında bir tartışma başlatmaktı. Bu, kısmen başarılı olmuştur.

Savcılar, hâkimler ve ilgililerden çok sayıda e-posta aldık – bunların çoğu talebimizi destekliyordu. Ancak, en az bunlar kadar da bilim camiasından hayal kırıklığı yaratan tepkiler de geldi. Bulgular için belirleyici olmayan ampirik bir çalışmaya dair metodolojik eleştiri dışında, argümanlarımız hakkında ciddi bir tartışma yapılmadı, sadece yüksek sesle öfkelenildi ve – LTO (Legal Tribune Online)’da – “cezalandırıcı popülizm” suçlamaları yapıldı.

Popülizm suçlaması, tartışmalı konularda objektif tartışmaların yapılmasını engelleme tehlikesini barındırmaktadır. Popülist olarak etiketlenen bir talebin artık tartışılmasına gerek yoktur: Hoş olmayan bir polemik, entelektüel açıdan basit ve sosyal açıdan tehlikeli olarak değerlendiriliyor. Bu popülist retorik, “toplumun mantıklı ve liberal kesimi ile hayal kırıklığına uğramış ve duygusallaşmış kesimi arasında bir karşıtlık” olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, rasyonel bir tartışmada karşılıklı anlayış düzeyine ulaşmak pek mümkün görünmüyor. Ancak tartışmanın bu şekilde kesilmesi, “daha fazla bir şey söylenmemesi gerektiği” yönündeki yaygın iddiayı teşvik etmekte ve böylece popülist siyasetin ellerine koz vermektedir. 

Bu nedenle bu yazıda şu soruyu sormak istiyorum: “Daha fazla ceza” ya da “daha fazla ceza hukuku” talebi ne zaman gerçekten popülisttir – ve ne zaman değildir?

Sövgüden Övgüye

Popülizm suçlamasında bulunan herkes ne hakkında konuştuğunu bilmelidir. Ancak popülizm kavramı siyaset teorisinde bile oldukça tartışmalıdır. 2011 yılında Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırma, İngiliz gazetelerinin siyasi tartışmalarda popülizm terimini büyük ölçüde keyfi bir şekilde kullandığı sonucuna varmıştır. Belirsizliği nedeniyle popülizm suçlaması kimilerince gereksiz ve hatta zararlı olarak nitelendirilmektedir. Horst Seehofer, 2009 yılında Münih’teki bir ticaret fuarında popülizmin “bir sövgü değil, bir övgü” olduğunu söyledi. Popülizm yargısının keyfi göründüğü durumlarda bu tür olumlu kavramsal sahiplenmeler tehdit oluşturmaktadır. Eğer bu terim eleştirel potansiyelini koruyacaksa, çok daha dar bir şekilde tanımlanmalıdır.

Dolayısıyla popülizm suçlaması için halkın fikirlerinin ve çıkarlarının duyulması ve dikkate alınması yeterli olmayabilir. Kamusal talepleri, yasaları değiştirmek için bir fırsat olarak değerlendirmek başlı başına popülist bir yaklaşım değil, demokrasilerde anlaşılabilir bir süreçtir.

Popülist düşünce, siyaset bilimci Cas Mudde’nin de belirttiği gibi, basit, dürüst halk ile yozlaşmış siyasi elitler arasında net bir karşıtlık olduğu varsayımına dayanır. Böylece “halka”, iktidardakilerin kasıtlı olarak görmezden geldiği ortak bir irade atfedilmektedir. Popülist retorik tam da bu karşıtlığı inşa etmeyi ve böylece iktidardakilere ve devlet kurumlarının bütünlüğüne olan güveni zayıflatmayı amaçlamaktadır. Popülistler kendilerini – yönetici elitlerin aksine – sözde halka yakın olarak konumlandırırlar: böylece halkın “gerçek” iradesini tanımak ve uygulamak isteyen tek aktör haline gelirler.

Suç Politikası ne zaman popülisttir?

Ceza hukuku popülist siyasete özellikle uygundur. İki düzlemde işler. Bir yandan, suçların bireylerin güvenliğine yönelik riskleri dramatize edilir. Bu, suç tehdidi altındaki bir toplumun tablosu çizilerek yapılır: Suç oranı artıyor ve giderek daha tehlikeli bir hal alıyor. Bıçaklı Göçmenler” gibi duygu sömürüsü yapan bir söylemle, halk arasında suç korkusu uyandırmak istenir. Öte yandan, devlet suçla mücadele etmek için hiçbir şey yapmamakla suçlanır. Vatandaşlar sert bir müdahale çağrısında bulunurken, siyaset hareketsiz kalır ve Alman “yumuşak adalet sistemi” genellikle aşırı derecede hafif cezalar uygular. Halkın duyguları, zayıf, çaresiz veya kayıtsız görünen bir devlete karşı harekete geçirilir.

Bu cezalandırıcı-popülist retorik, vatandaşların yargıya ve yargının “halk adına” karar vereceğine olan güvenlerini kaybetmeleri tehlikesini barındırmaktadır.

Ayrıca bu retorik, ceza hukukunu katılaştırarak popülist eleştirilerin zeminini ortadan kaldırmak isteyen siyaset üzerinde de bir harekete geçme baskısı yaratır. Gerçek bir soruna yanıt vermek yerine öncelikle sembolik bir etki yaratmayı amaçlayan ceza kanunları hataya meyillidir. Bu durum özellikle de güncel bir kamusal ruh haline hitap etmek üzere aceleyle yazıldıklarında geçerlidir. Burada, kanunlar oluşturulurken kriminolojik bulguların göz ardı edilmesi, uzun vadeli sonuçların dikkate alınmaması ve daha kapsamlı kavramlar yerine kısa vadeli çözümlerin tercih edilmesi riski vardır. Bu nedenle popülist partilerin gençlik ceza hukukunun kısıtlanması ya da “klan suçluluğuna” karşı daha sert önlemler alınması gibi talepleri elbette tartışılabilir (tıpkı her konuda olduğu gibi). Ancak bu tartışmanın daha fazla sertlik için genel bir talebe atıfta bulunarak değil, yalnızca ampirik, eğitim-bilimsel ve kriminolojik bulgular temelinde yapılması gerekmektedir.

Bununla birlikte, suç politikasında popülizm suçlaması çoğunlukla aceleci ve hatalı bir şekilde yapılmaktadır. Bu yaklaşım sosyal sorunlara yönelik uygun düzenleyici çözümler hakkındaki tartışmayı daha başlamadan boğmaktadır. İki örnek vermek istiyorum.

Ceza ehliyeti sınırı bir tabu mu?

Çocuklar tarafından ağır suçlar işlendiğinde, örneğin 2023 baharında Freudenberg’de 13 yaşındaki iki kız çocuğunun bir okul arkadaşını öldürmesinde olduğu gibi, siyasetçiler ve vatandaşlar ceza ehliyeti için asgari yaşın düşürülmesini talep etmektedir. Birçok kriminolog bu konudaki tartışmaları popülist bularak reddetmektedir. Ancak burada da popülizm suçlaması çok aceleci bir şekilde ortaya atılıyor ve doğal olarak yapılması gereken profesyonel bir tartışmayı tabulaştırıyor. Toplum, çocuklar tarafından işlenen ciddi şiddet suçlarına – çocukların kendi çıkarlarını da gözeterek – tepki vermelidir.

Toplumun bunu nasıl yapacağı, ceza hukuku, sosyal hukuk veya aile hukuku müdahaleleri yoluyla mı yapacağı sorusuna, o anki öfkeyle karar verilmemeli, bu soru hukukçular, kriminologlar ve çocuk psikologları arasında nesnel bir tartışmanın meşru konusu olmalıdır. Özellikle pek çok ülkede ceza ehliyeti on iki yaşından itibaren başladığı için bu husus hiçbir şekilde hukuk devleti tabusu olarak kabul edilemez. Ben şahsen on iki yaşından itibaren ceza ehliyetini doğru bir yol olarak bulmuyorum – ancak popülizmle suçlanma korkusuyla bu konuda yapılacak tartışmalı bir bilimsel fikir teatisinden kaçınılmamalıdır.

Peki ya daha sert cezalara yönelik talepler nasıl değerlendirilmeli? Bunlar her zaman “cezalandırıcı popülizm”, acımasız, kindar ve liberal olmayan talepler midir?

Daha yüksek cezalar talep etmek, başlı başına popülist değildir

Hayır: Adil bir ceza kararı mutlaka hafif olmak zorunda değildir, ancak ölçülü ve fiilin ağırlığına uygun olmalıdır. Örneğin nitelikli cinsel saldırı (ırza geçme) için iki, beş ya da on yıl hapis cezasının adil bir ceza olarak görülüp görülmeyeceği bir değerlendirme meselesidir; bu fiilin haksızlığının diğer suçlara kıyasla nasıl derecelendirildiğine de bağlıdır.

Kadınların cinsel özgürlüğü (özbelirlenimi) Almanya’da son yıllarda önemli bir değer kazanmıştır. Evlilik içi nitelikli cinsel saldırı (ırza geçme) ancak 1997 yılında cinsel bir suç olarak kabul edildi ve bugün sadece evet, evet demektir” modelini tartışıyoruz. Hukuk daima güncel toplumun hukukudur. Değer yargıları değişirse, hukuki değer ihlalinin sonuçlarına ilişkin yeni anlayışlar kazanırsak, o zaman ceza düzeyini tartışmak da mantıklı olur.

Anlayış eksikliği ve fazla hafif bulunan ceza kararlarına duyulan öfke, ayrıştırılmamış bir “kanun ve düzen” siyaseti için zemin oluşturur. Eğer Amerika Birleşik Devletleri hukuk sistemindekine benzer şekilde onun acımasız cezaları, gençlere merhametsiz muamelesi ve özellikle cinsel suç faillerinin yeniden topluma kazandırılması karşıtı damgalaması gibi bir gelişme önlenmek isteniyorsa, toplumda ceza kanunlarının ve ceza kararlarının adil olduğu, yani toplumsal bir arada yaşam için gerekli asgari ahlaki standartların ihlaline uygun şekilde tepki verildiği algısı korunmalıdır.

Bu amaçla, belirli cezaların nasıl belirlendiği, bu cezaların diğer suçlara kıyasla fiillerin ağırlığına uygun olup olmadığı, cinsel ceza hukukunda hangi faktörlerin cezayı arttırması veya azaltması gerektiği ve hangilerinin artırıp azaltmaması gerektiğinin sakin bir şekilde tartışılması önemli olacaktır. Bunun yerine, seçilen üslup ve genel bir popülizm suçlaması nedeniyle objektif bir tartışmayı engelleyen heyecanlı, duygusal yazıların yayımlanmış olması üzüntü vericidir.

Tartışmak – Hassas olsa bile

Popülizm kavramı, suç politikası girişimlerini değerlendirmek için bir kıstas olarak büyük ölçüde uygun değildir. Popülizm siyasi bir yöntem olup maddi bir kavram değildir. Popülizm suçlaması, bu şekilde bir suç politikası talebine karşı ileri sürülemez, bir öneri çoğunluk ya da popülistler tarafından desteklendiği için gayri meşru hale gelmez. Bunun yerine, yalnızca önerinin altında yatan argümantasyon popülist olabilir.

Bununla birlikte her zayıf argüman popülist değildir; bazen sadece mantıksız, dayanaksız, yüzeysel veya konu dışıdır. Bu tür eleştirilerin haklı olup olmadığı, gerçeklere dayalı bir tartışma kapsamında açıklığa kavuşturulmalıdır. Ancak erken bir popülizm suçlaması bu tartışmayı daha en başından keser. Bu durumda siyaset bilimciler Dirk Jörke ve Veith Selk‘in “Popülizm Teorileri” adlı kitaplarında tarif ettikleri tehlike ortaya çıkar: Popülizm suçlaması “siyasi süreçleri veya aktörleri […] değersizleştirmek” için bir “polemik aracı” haline gelir.

Hukuk sürekli bir değişim içindedir, yalnızca bu şekilde toplumdaki değişikliklere karşılık verebilir. Yeni zorluklara çözüm bulmak isteniyorsa, mevcut düzenlemeler ve sözde kesin yargılar sorgulanmalıdır. Anayasaya dayanan her şey tartışılabilir ve tartışılmalıdır. Ancak, ayrım gözetmeyen popülizm suçlaması gerekli tartışmaları felce uğratmakta ve yaratıcı yeni yollara girmemizi ya da eskilerini en iyi argümanlarla savunmamızı engellemektedir.

* Bu yazı, Der Populismus-Vorwurf in strafrechtlichen Debatten (lto.de)‘den alınmış ve yazarın izniyle Pınar Özcan tarafından tercüme edilmiştir.

By Elisa Hoven

Prof. Dr. Elisa Hoven ist Inhaberin des Lehrstuhls für deutsches und ausländisches Strafrecht, Strafprozessrecht, Wirtschafts- und Medienstrafrecht an der Universität Leipzig. & Prof. Dr. Elisa Hoven, Leipzig Üniversitesi’nde Alman ve Yabancı Ceza Hukuku, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ekonomi ve Medya Ceza Hukuku Kürsüsünün sahibidir.