Olası kastın sınırları bakımından tartışılan meselelerden biri de olası kastla işlenen suçlara teşebbüsün mümkün olup olmadığıdır. Bu mesele, öğretide 765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminden bu yana tartışılmakta, farklı gerekçelerle de olsa olası kastla teşebbüsün mümkün olmadığı hâkim görüş olarak ortaya konmaktadır. Burada yaklaşım tarzlarından biri Alman doktrininden esinlenerek, olası kastın da doğrudan kast ile eşit seviyede bir kast türü olarak değerlendirilmesi gerektiğinden yola çıkarak, şayet olası kastla işlenen fiil hukuki değer bakımından somut tehlikeye yol açmışsa, olası kastın teşebbüse müsait olduğunu savunmaktadır. Türk ceza hukukunda, hâkim olan yaklaşıma göre olası (gayrimuayyen) kast netice ile belirlenir (dolus indeterminatus determinatur ab eventu). Fail, hangi netice gerçekleşmişse bundan sorumlu tutulmalıdır. İçel’e göre, kişinin öngördüğü, fakat kayıtsız kaldığı sonuçların gerçekleşmemesi halinde sorumluluğuna gidilemez. Müellif bu hususta şu tespitleri yapmaktadır: “Unutulmaması gerekir ki, olası kast istisnai bir durumdur ve bu tür istisnai durumların kural haline getirilmesi, özgürlükler açısından önemli sakıncalar doğurur. Özellikle, olası kastla işlenen suçlarda teşebbüsün olabileceğini düşünenler bakımından, bu sakıncaların boyutları çok daha genişler”.
Öğretide Özgenç’e göre: “Her ne kadar Kanunun teşebbüse ilişkin hükümlerinde (m. 35) genel olarak kast kavramı kullanılmış ise de; kanımızca, işlenen fiilin muhtemelen sebebiyet vereceği neticenin gerçekleşmemesi halinde; bu netice açısından faili teşebbüs hükümlerine göre sorumlu tutmamak gerekir. Aksi takdirde, sorumluluk alanını katlanılamayacak ölçüde genişletmiş oluruz.” Daha sonra görüş değiştiren müellif, eski TCK döneminde Yargıtay’ın bazı kararlarında olası kastla suça teşebbüsü mümkün gördüğünü ifade etmektedir. Yeni TCK döneminde de Yargıtay bazı kararlarında olası kastla teşebbüsü kabul etmesine rağmen, umumiyetle olası kastla işlenen suçlara teşebbüsü kabul etmemektedir. Mahkeme, bazı kararlarında olası kastta sorumluluğun neticeye göre belirlenmesi ilkesini zikrederek, bazı kararlarında da olası kastta neticeye göre niteleme yapılması gerektiğinden hareketle, olası kastla teşebbüsün mümkün olmadığını kabul etmektedir.
Öğretide, Soyaslan, TCK m. 35 hükmünden yola çıkarak, teşebbüste “işlemeyi kastettiği” bir suç teriminin sadece doğrudan kastı kapsadığı dolayısıyla olası kastla işlenen suça teşebbüsün mümkün olmadığı görüşündedir. Benzer yönde görüşü savunan Katoğlu, TCK’nın m. 35 hükmünde yer alan suçun icrasına “doğrudan doğruya” başlama unsurunu esasen bir yan netice sorumluluğu niteliğindeki olası kastla bağdaştırılmasının mümkün olmadığı kanaatindedir. TCK m. 35 hükmünün mehazı İtalyan Ceza Kanunu m. 56 f. 1 hükmünde yer alan doğrudan doğruya icraya başlama (direzione univoca) şartının bu ülke öğretisinin sadece doğrudan kastı kapsadığı görüşü İtalyan öğretisinde ağırlıklı olarak savunulan görüşlerden biridir. İtalyan Yargıtayı da bu konudaki içtihadında birlik olmasa da son zamanlarda verdiği olası kastla teşebbüsü reddettiği kararlarında bu görüşe istinat etmektedir. Örneğin, İtalyan Yargıtayı 2014 senesinde verdiği bir kararda olası kastın ontolojik olarak doğrudan doğruya icraya başlama şartıyla bağdaşmadığını (incompatibile con la direzione univoca), bu nedenle teşebbüsün ancak doğrudan kastla mümkün olabileceğini kabul etmiştir. Buna karşılık, teşebbüs kastına, suç işleme kastına nazaran bir özellik atfetmeyen, dolayısıyla olası kastı da teşebbüse elverişli gören görüşler de mevcuttur.
Katoğlu, olası kastla teşebbüsü mümkün görenlerin, doğrudan doğruya suça yönelmiş olmayan davranışlarla da suça teşebbüsü kabul ettiklerini vurgulamaktadır. Müellif, olası kast kurumunun işlevinden hareketle olası kastın, teşebbüs ile bağdaşmamasının en temel nedeninin failin yöneldiği esas amaç dışında kalan, failin iradesinin dolaylı sonucu olarak değerlendirilebilecek bir ya da daha fazla zararlı dış dünya değişikliğinin gerçekleştiği durumlara ilişkin olması olduğu düşüncesindedir. Buna göre, somut vakada bu nevi bir netice husule gelmemiş olması halinde, olası kasttan söz etmek mümkün değildir. Bu izahlar çerçevesinde, olası kast kurumunun yapısı, niteliği ve sınırlarıyla birlikte teşebbüs normumuzun objektif niteliği bir arada değerlendirildiğinde olası kastla teşebbüsün kural olarak bağdaşmayacağı neticesine ulaşıyoruz.
Ayrıntı ve metindeki dipnotlar için: Ali Emrah Bozbayındır, Türk ve Mukayeseli Ceza Hukukunda Olası Kast Kavramı ve Sınırları, 2018, 334-337.