• Çar. Eki 30th, 2024

CezaHukuku.Org

Ceza Hukukunun İnternet Adresi

Brexit Krizine Yargı da Katıldı

Dün sabah saatlerinde, siyah elbisesi üzerinde kocaman bir örümcek broşuyla kameraların karşısına geçen İngiliz Yüksek Mahkemesi Başkanı Brenda Hale, Başbakan Boris Johnson’un daha önceki yazımızda ele aldığımız meclisi tatil kararının, hukuka aykırı ve yok hükmünde olduğu sonucuna vardıklarını ilan etti. Mahkeme, kararını 11 yargıcın oybirliğiyle verdi ve bu karara karşı bir kanun yoluna gidilmesi de mümkün değil. Mahkemenin kararında meclisin tatil kararının yok hükmünde olduğunu ilan etmesi üzerine, Meclis Başkanı John Bercow öğle saatlerinde bir basın açıklaması yaparak meclisin bugün itibarıyla açılacağını ve bu kararını parti liderlerine ilettiğini ifade etti. Avam Kamarası bugün saat 11:30’da acil sorular konusundaki oturumuyla birlikte rutin faaliyetlerine yeniden başlamış olacak.

Mahkeme kararına bakıldığında, esasen Başbakan Johnson’ın Meclisi 14 Ekim 2019 tarihine kadar tatil etmesinin hukuka uygun olup olmadığını değerlendirdiği görülüyor. Mahkeme, kararını, biri İngiliz ve Galler diğeri İskoçya Mahkemelerinden gelen iki farklı karara ilişkin temyiz başvurusu üzerine verdi. Bu ay içinde İngiliz Mahkemesi Başbakanın meclisi tatil kararının hukuka uygun olduğuna, İskoç Mahkemesi ise meclis tatilinin hukuka aykırı olduğuna karar vermişti.

Yüksek Mahkeme, mevcut vakanın daha önce karşılaşılmamış ve gelecekte de yaşanması pek muhtemel olmayan, tabiri caizse bir kereye mahsus nitelikte olduğunu; ancak İngiliz hukuk sisteminin bu ve benzeri müşkül durumlara cevap verebileceğini ve mevcut vakanın çözümünde gerekli hukuki araçlara sahip olduğunu vurguladı.

Hükümetin tezleri kabul görmedi

Mahkeme kararını, meclisi tatil etme yetkisinin genel olarak hukuka uygunluğundan ziyade Başbakan Boris Johnson’ın Kraliçe’ye meclisi tatil etme tavsiyesinin ve bunun sonucu verilen meclis tatil kararının hukuka uygunluğu üzerine bina etti. Bu noktada, teknik terim olarak tavsiye (advice) ifadesi kullanılsa da Kraliçe’nin Başbakanın talebini reddetme yetkisinin olmadığının altının çizilmesi gerekiyor.

Kararda Mahkeme, ilk olarak Başbakan Boris Johnson’ın meclisi tatil etme konusunda Kraliçe’ye verdiği tavsiyenin Mahkeme’nin yargı yetkisi (justiciable) dâhilinde olup olmadığını tartışıyor. Bu konu önem arz ediyor. Zira başından beri bu meselenin mahkemenin önüne getirilmesine karşı çıkan hükümet kanadı ve aynı görüşte olan hukukçular, Yüksek Mahkeme’nin bu konuda yetkili olmadığını, meselenin siyasi iradenin, yani yürütmenin inhisarında ve dolayısıyla yargı denetimi dışında olduğu görüşünü savunuyordu. Mahkeme ise yüzyıllardır mahkemelerin hükümetin faaliyetlerinin hukuka uygunluğunu denetlediğini ifade ettikten sonra, kendisinin somut vaka bakımından yetkili olduğunu ilan etti.

Mahkeme daha sonra meclisi tatil etme yetkisinin sınırları konusundaki görüşlerini açıkladı. Mahkeme, kararında, söz konusu yetkinin sınırlarının tayini hususunu, İngiliz Anayasa hukukunun en temel ilkelerinden olan meclisin egemenliği (the principle of parliamentary sovereignty) ve meclisin sorumluluğu (the principle of accountability) bakımından ele alıyor. Meclisin egemenliği ilkesi, genel anlamıyla meclis tarafından kabul edilen ve Kraliçe tarafından onaylanmış kanunların, İngiliz hukuk sisteminde hükümet ve yargıyı bağlayan en önemli mevzuat tipi olması olarak anlaşılıyor. Buna karşılık Yüksek Mahkeme, söz konusu ilkenin kapsamının bununla sınırlı olmadığını, 17. yüzyıldan bu tarafa verilen kararlarda mahkemelerin yürütmeye karşı meclisin egemenliğini korumak için bu ilkeye müracaat ettiklerini ifade ediyor. Bu yorum çerçevesinde Mahkeme, yürütmenin meclisi, onun yasama yetkisini kullanmasına mani olacak şekilde istediği kadar tatil edemeyeceğini, bunun meclisin egemenliğinin bir ihlali olacağını vurguluyor. Bu nedenle Mahkeme, sınırlandırılmamış bir meclisi tatil yetkisinin meclisin egemenliği ilkesinin ihlali olacağı sonucuna varıyor ve modern uygulamada meclisin çok kısa süreliğine tatil edildiği hususunu kaydediyor.

Mahkeme, “meclisin sorumluluğu” veya “hesap verebilirliği” olarak ifade edebileceğimiz anayasal ilke bağlamında ise meşhur İngiliz Yargıç Lord Bingham’a atıfla, başbakan ve kabinenin meclise karşı sorumlu olmasının Westminster demokrasinin temel özelliği olduğunu değerlendiriyor. Mahkeme benzer şekilde bu ilkenin de kısa süreli meclis tatillerinde ihlal edilmiş olmayacağını, buna mukabil meclisin tatil süresi uzadıkça hükümete hesap sorabilme imkânının ortadan kalkabileceğini ifade ediyor. Mahkeme genel ilkeler ışığında, bir meclisi tatil etme kararının veya bu konuda Kraliçe’ye tavsiyede bulunmanın meclisin çalışmasına engel olacak uzunlukta olması ve makul bir gerekçe olmaması hallerinde hukuka aykırı olacağı neticesine ulaşıyor. Mahkeme’ye göre bir meclis tatili kararı, meclisin kanun koyucu ve yürütmenin denetlenmesi işlevlerini yerine getirmesine engel olduğundan hukuka aykırı nitelikte olacaktır. Bu nedenle de bu gibi durumlarda Mahkeme, şayet meclisi tatil kararının etkilerinin oldukça ciddi olması halinde istisnai olarak bu nevi hukuka aykırı bulduğu kararlara müdahale edeceğini ifade ediyor.

Parlamento işlevsiz bırakıldı

Bu genel değerlendirmelerden sonra Mahkeme, somut vakadaki meclis tatili kararının meclisin çalışmasına engel olarak anayasal işlevlerini yerine getirmesine mani olup olmadığını değerlendiriyor. Mahkeme öncelikle bunun mutad bir meclis tatili kararı olmadığını, bilakis meclisin yaz tatilinin sona ermesi ile 31 Ekim 2019 tarihi arasındaki sekiz haftalık çalışma süresinin beş haftasınında meclisin çalışmasına engel olduğunu ifade ediyor. Mahkeme, bu süre zarfında ne Avam ne de Lordlar Kamarası’nın toplanabileceğini vurguluyor. Keza Mahkeme, İngiltere’nin AB’den ayrılma tarihi olarak belirlenen 31 Ekim 2019 öncesinde, meclisin açık kalmasının ve seçilmiş temsilcilerin bu konuda görüşlerini ortaya koymalarının öneminin altını çiziyor. Bu nedenle, Başbakan Johnson’ın meclisi tatil kararının İngiliz demokrasinin temelleri üzerinde ağır tesirleri olduğu sonucuna ulaşıyor.

Mahkeme, hükümetin ağır neticeleri olan bu meclis tatili kararını izah edecek ikna edici gerekçeleri ortaya koyamamasını da gerekçe göstermek suretiyle Kraliçe’ye meclisi tatil etmesi tavsiyesinde bulunulmasının hukuka aykırı olduğu, çünkü bu fiilin meclisin anayasal işlevlerini yerine getirmesine mani olduğu kanaatine varıyor.

Bu değerlendirmelerden sonra Mahkeme, kararının hukuki etkisini (the legal effect) açıklıyor. Mahkeme, bu konuda evvela hükümetin mahkemenin meclis faaliyetlerine müdahalede bulunmasının yasak olduğu yolundaki itirazı değerlendiriyor. Mahkeme, meclisi tatil kararında meclisin herhangi bir söz hakkı olmadığını, bunun dışarıdan yürütme tarafından empoze edildiğini ifade ediyor.

Mahkeme sonuç olarak Başbakan Johnson’ın meclisin tatil edilmesi yolundaki tavsiyesinin hukuka aykırı olması, bir başka deyişle başbakanın yetkisi dışında olduğundan bahisle yok hükmünde (null and void) olduğuna hükmetti. Bu değerlendirmenin doğal sonucu olarak Mahkeme, bu durumda artık hukuken geçerli bir meclisin tatil kararı mevcut olmadığından, meclisin tatil edilmediğini Avam ve Lordlar Kamarası Başkanlarının meclisin faaliyetlerine başlaması noktasında gerekli adımları atabileceğini ve kararının nihai niteliğini kaydetti.

Beklendiği üzere Başbakan Johnson, Mahkeme’nin kararına asla katılmadığını ve İngiliz halkının AB’den ayrılma iradesini hayata geçirmek için her şeyi yapacaklarını ifade etti.

İngiliz yargısı anayasal ilkeleri koruyacak

Genel olarak hukukçular tarafından karara verilen tepkilere bakıldığında, oldukça farklı değerlendirmelerin yapıldığı görülüyor. Bir görüşe göre, Mahkeme’nin kararı siyasi anlamda büyük önem taşısa da geleneksel anayasa hukuku ilkelerinin uygulanmasından ibaret. Buna karşılık, kararın anayasa hukuku anlamında yeni bir dönemin başlangıcı olduğu konusunda müspet ve menfi değerlendirmeler yapılıyor. Gerçekten kararı son derece önemli ve yerinde bulan bir görüşe göre, Mahkeme’nin kararı, kendisine oldukça ihtiyaç duyulan anayasal ilkelerin müdafaası yolunda önemli bir kazanım anlamına geliyor. Buna mukabil, kararın menfi sonuçları olacağını değerlendiren görüşe göre, mezkûr karar, yargının siyaset sahasına yetkisini aşan bir şekilde müdahale etmesi anlamına geliyor.

Karar genel olarak değerlendirildiğinde Mahkeme’nin, önceki yüksek mahkeme ve hukuk lordlarından farklı olarak adeta bir Kıta Avrupası Anayasa Mahkemesi gibi anayasal ilkelerin muhafızlığı (Hüter der Verfassung) işlevini üstlenmekte istekli olduğunu gösteriyor. Bir başka deyişle, yürütme ve yasama arasında Brexit süreciyle alevlenen ve gittikçe derinleşen mücadelede, bir anlamda yasaları iptal yetkisi olmayan Yüksek Mahkeme’ye kendi faaliyet ve etki alanını genişletme imkânı tanımış oluyor. Gerçekten somut vakaya bakıldığında Yüksek Mahkeme’nin anayasal ilkelere müracaatla hükümetin bugüne kadar dokunulmaz olarak değerlendirilen yetkileri üzerinde önemli ve somut sınırlamalar getiriyor.

Meşhur İngiliz Anayasa Hukukçusu Albert Venn Dicey (1835-1922), Amerikalıların İngiliz Anayasası’na adeta Montesquieu’nun gözleriyle bakarak, Anayasa’nın en önemi ilkesi olarak kuvvetler ayrılığını gördüklerini, bunun tam olarak gerçeği yansıtmadığını, Montesquieu’nun kuvvetler ayrılığı dogmasının pratik olarak uygulanmasındaki zorlukların altını çiziyordu. Dicey şayet bugün hayatta olsaydı, İngiliz Yüksek Mahkemesi yargıçlarının dün verdikleri kararda İngiliz anayasal sistemi ve kuvvetler ayrılığına artık Amerikalıların gözünden baktıkları sonucuna pekala varabilirdi.

By Ali Emrah Bozbayındır

Doç. Dr. Ali Emrah BOZBAYINDIR, lisans derecesini Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde, yüksek lisans ve doktora derecelerini ise Almanya'da Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden almıştır. Almanya'da Max-Planck Ceza Hukuku Enstitüsü ve İngiltere Cambridge Üniversitesi'nde misafir araştırmacı olarak bulunmuştur. 2013 yılında TÜSİAD tarafından yılın en iyi genç hukukçusu ödülüne layık görülmüştür. İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir