• Çar. Ara 11th, 2024

CezaHukuku.Org

Ceza Hukukunun İnternet Adresi

UAD Soykırım Davasında Bir İlk: Arabulucu Statüsünde Bir Devlet Müdahil Oluyor

ByAli Emrah Bozbayındır

Haz 30, 2024

Geçtiğimiz günlerde, Güney Afrika Cumhuriyeti hukuk ekibi Uluslararası Adalet Divanı’ndan, İsrail’in Refah’a düzenlediği saldırıları durdurması ve ateşkes tedbirine başvurması hususunda acilen yeni tedbir kararları alması talebinde bulundu. Güney Afrika böylece daha önceki ihtiyati tedbir kararlarına ilave olarak durumun yeni ve ertelenemez bir ağırlık kazanması nedeniyle delillerin karartılmasına mani olacak olanlar da dâhil olmak üzere bir dizi yeni tedbire daha hükmedilmesini talep etti. Güney Afrika özellikle, Refah’ın Gazze’deki Filistinlilerin son sığınağı olduğu hususunu vurguladı. Bu noktada Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin, Refah’ta bulunan Filistinlilerin bölgeden çıkarılması gibi bir seçeneğin söz konusu olmadığı çünkü bu insanların gidecek başka bir yeri olmadığı görüşünün de dikkate alınması gerekiyor. Keza, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres de Refah bölgesine yönelik geniş çaplı bir askeri saldırının, mevcut insani krizi ağırlaştıracağını daha önce ifade etmişti.

Güney Afrika’nın yeni tedbir talepleri

Bu bağlamda Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’in bir milyondan fazla Filistinlinin sığındığı Refah’tan derhal çıkması yolunda bir tedbir kararına hükmedilmesini talep ediyor. Buna ilave olarak Güney Afrika, aradan geçen süre zarfında İsrail’in söz ve eylemlerinin soykırım kastını şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyduğunu ileri sürüyor. Nitekim geçen hafta yapılan duruşmada Güney Afrika hukuk ekibinden Profesör Vaughan Lowe, “İsrail’in Refah bölgesindeki eylemlerinin, Gazze’yi insan hayatının idame ettirilmesine imkân kalmayacak şekilde yıkma planının bir parçası olduğunun gittikçe sarih hale geldiğini” vurguladı. Lowe ayrıca Refah’a yönelik saldırının Gazze ve Gazze’deki Filistinlilerin yıkımının son adımı olduğunu ifade ediyor. Bu çerçevede Güney Afrika Adalet Divanından özetle, İsrail Devleti’nin Refah bölgesinden derhal çekilmesi ve buradaki askeri faaliyetlerinin durdurulması, İsrail’in Gazze’ye başta BM olmak üzere insani yardım kuruluşlarının girişine izin vermesi, soykırım suçuna ilişkin delillerin tespiti ve muhafazası için uzmanların girişinin sağlanması ve İsrail’in mahkemeye bu tedbirlerin hayata geçirilmesine ilişkin açık rapor vermesi tedbirlerine hükmedilmesini talep etti. Bunlara ilave olarak Güney Afrika, UAD’den İsrail’in 26 Ocak ve 28 Mart tarihli tedbirlere derhal uyması emri verilmesini talep etti.

Arabulucu statüsündeki bir devletin müdahalesi

Mısır’ın UAD önünde görülen bu davaya müdahil olma talebinin de bu son ihtiyati tedbir kararına konu teşkil eden Refah saldırısı ve İsrail’in ateşkes görüşmelerindeki uzlaşmaz tutumu bağlamında değerlendirilmesi uygun gözüküyor. Gerçekten, Mısır’ın soykırım davasına müdahil olma kararında İsrail’in Refah’a yönelik saldırısının hatırı sayılır bir etkisinin olduğu söylenebilir. Durum, bilhassa İsrail’in Mısırla sınır geçişini sağlayan Refah Sınır Kapısı’nı ele geçirerek Gazze Şeridi’ne yönelik ablukayı sıkılaştırmaya çalışmasına bir tepki olarak değerlendirilebilir. Davaya müdahil olacağını 12 Mayıs 2024 tarihinde Dışişleri Bakanı tarafından ilan eden Mısır, İsrail’in Filistinli sivil halka yönelik saldırılarını artırması nedeniyle davaya müdahil olmaya karar verdi.

İsrail’in en büyük Arap komşusu ve öteden beri müzakerelerde arabulucu rolü oynayan Mısır’ın davaya müdahil olma kararı, bir anlamda Mısır-İsrail ilişkilerinin gerilediğini ve mevcut duruma diplomatik kanallardan bir çözüm sağlanması umutlarının daha azaldığını gösteriyor. Bu noktada, milyonlarca Filistinlinin Mısır’a sürülmesi planlarının artık iyice gün yüzüne çıkmış olması da Mısır’ın kararına tesir eden unsurlar arasında yer alıyor. Gerçekten, Filistin ve İsrail arasındaki ateşkes görüşmelerine ev sahipliği yapan, ABD ve Katar’ın yanı sıra arabulucu statüsündeki bir ülkenin soykırım davasına müdahil olması büyük bir sembolik önem taşıyor. Mısır, konuya ilişkin açıklamasında İsrail’in işgalci güç olarak Adalet Divanının kendisi hakkında verdiği ihtiyati tedbir kararlarına uymasını ve Filistinlilere insani yardım ulaşmasını sağlamasını talep etti. Buna ilave olarak Mısır, BM Güvenlik Konseyini, Gazze’de ateşkes ilanı için gerekli adımları atmaya ve Refah’ta askeri operasyonları durdurmaya davet etti.​​​​​​​

Yakın geçmişe kadar devletler tarafından çok fazla kendisine müracaat edilmeyen davaya müdahil olma (intervention) usulü, özellikle Ukrayna-Rusya ve Gambiya-Myanmar soykırım davalarında çok sayıda devlet tarafından işletilmişti. Örneğin, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı açtığı soykırım davasına, Ukrayna lehine 30’dan fazla devlet müdahil olmuştu.

Güney Afrika’nın açtığı davaya ise bugüne kadar Nikaragua ve Kolombiya müdahil olma talebini iletti. Nikaragua’nın müdahil olma talebi, bu tür davalarda genel olarak kendisine daha nadir başvurulan ve Divan’ın kabulüne bağlı nitelikteki, üçüncü hukuki menfaatinin söz konusu olduğu 62’nci madde usulüne göre yapıldı. Buna karşılık, Güney Afrika’nın açtığı davadaki müdahil olma taleplerinin daha ziyade Madde 63 hükmüne istinaden yapılması bekleniyor. Geçtiğimiz günlerde davaya müdahil olacağını açıklayan Türkiye ve Libya’nın da benzer bir usulü izlemesi bekleniyor. Mısır hükümeti ise davaya hangi usulü takip ederek müdahil olacağını henüz açıklamadı. Genel olarak bu nevi müdahillik talepleri üçüncü ülkelere, ilgili uyuşmazlıkta hangi tarafta bulunduklarını belirtme ve Divan’a delil sunma imkânı tanıması bakımından sembolik bir önem taşıyor. Mısır gibi arabulucu statüsündeki en büyük Arap komşusunun İsrail aleyhine davaya müdahil olacağını açıklaması, bölgeye sınır ve yaşanan hadiseleri yakından takip eden bir ülkeden gelmesi bakımından önem arz ediyor.

Kaynak: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/gorus-uad-soykirim-davasinda-bir-ilk-arabulucu-statusunde-bir-devlet-mudahil-oluyor/3227895

By Ali Emrah Bozbayındır

Doç. Dr. Ali Emrah BOZBAYINDIR, lisans derecesini Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde, yüksek lisans ve doktora derecelerini ise Almanya'da Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden almıştır. Almanya'da Max-Planck Ceza Hukuku Enstitüsü ve İngiltere Cambridge Üniversitesi'nde misafir araştırmacı olarak bulunmuştur. 2013 yılında TÜSİAD tarafından yılın en iyi genç hukukçusu ödülüne layık görülmüştür. İngilizce ve Almanca bilmektedir.