Giuseppe Bettiol, Ceza Hukukunun İnsanileştirilmesi, Çev. Faruk Erem, Adalet Dergisi, 1949/7, 936-944.
“Ceza Hukukunun İnsanileştirilmesi”nden bahsedilince ne kastedilir? Vazedilişi bakımından mesele, bir hukuk tekniği meselesi değildir, Ceza Hukuku metafiziğine ve binnetice felsefeye taallûk eden bir meseledir.
Vakıa, mahiyeti icabı bir illiyet sistemi içinde yer alır ve onun mengenesinde eriyip gider. Pozitivist anlayışta hayatın ve hukukun içinde, ferdin de durumu işte budur.
Hukukun maddî vakıaların sert bir şekilde nizama konmasına veya totaliter bir ideolojiye hizmet etmekten çıkarak “manevî ve ahlâkî değerler”in emrine girdiği zaman ceza hukukunun insanileştirilmesi faaliyeti başlayabilir.
Ceza hukukunun insanileştirilmesi devletin insanileştirilmesiyle ilgilidir. Şu manada ki devlet, olduğundan olması lâzım gelen hale, yani muayyen bir ahlâkî ve manevî gayeye sahip hür insanların kurduğu teşkilât haline avdet edince insanileşme de tam olgunluğuna ulaşır.
Yalnız adalet gerektirdiği zaman müdahale eden hukuk insani ceza hukukudur.
Kendi kendiyle tenakuza düşmek istemeyen bir siyasî demokrasi, pozitivist esaslara dayanan bir ceza hukuku yaratamaz. Pozitivist bir ceza hukuku bir zabıta devletine ve binnetice totalitarizme müncer olur.
İnsanileştirme kefarete dayanan adaletin çerçevesinde ve onun icaplarına göre cereyan etmelidir.
İnsanileştirmenin resmî sınırlarını suç ve cezaların kanuniliği prensibi çizmiştir.
“İnsani” bir ceza hukukunda bulunması lâzım gelen ikinci karakter ceza müeyyidelerinin makable ademi şümulüdür.
“İnsani” olmak isteyen ceza hukukunun üçüncü karakteri cezaların insani olmasıdır. İnsani cezadan insan tabiatında nefret uyandırmayan ceza kast olunur.
İnsanî bir ceza hukukundan bahsedilmek için sadece cezaların bizatihi “insani” olmaları kâfi değildir. Cezaların tayinindeki ölçülerin de insani olması lâzımdır. Burada ceza yargıcının takdir yetkisi gibi mühim bir mesele karşısındayız.
Ceza hukukunun insanileştirilmesinin beşinci karakteri cezanın infazına taallûk eder.